Economic Update

Published 29 Apr 2014

As it looks to have its 18-year-old Customs union with Europe rewritten in mid-2014, Turkey says it is at a disadvantage under some terms of the agreement, in particular through trade pacts between the EU and third parties.

On March 23, the minister of economy, Nihat Zeybekçi, told a meeting of business leaders that Turkey would push to renegotiate its Customs union with the EU, seeking a better deal for local producers and exporters.

“By June, we are going to re-open for negotiation the Customs Union Agreement (CUA), to which no sovereign independent state should agree,” Zeybekçi said. “I was with economy and trade ministers and delegations of 28 EU member countries. I pressured these men about the Customs union. We met three times and we are now going to get together for a fourth time.”

The union with the EU, which came into force at the beginning of 1996, lowered tariff barriers between the bloc and Turkey, allowing for the free movement of goods and services. At the time it was touted as a precursor to membership, though it was not until 1999 that Turkey formally became a candidate country, with accession negotiations starting in 2005.

The deal strengthened ties to the EU, which today accounts for more than 40% of Turkey’s foreign trade, despite a concerted effort by Ankara to diversify its trade base. If energy imports are taken out of the mix, the EU provides around half of Turkey’s imports, while representing its single largest export market.  

The cost of third-party deals

Ankara’s main concern with the agreement is not its trade provisions with the EU itself, though it has said it would like to see the terms fine-tuned after almost two decades. Increasingly, the main point of contention is the third-party deals struck by the bloc that Turkey believes has disadvantaged its producers. An impending free trade agreement (FTA) between Brussels and Washington has only sharpened Turkey’s interest in amending the agreement.

Under the terms of the existing CUA, goods from third-party countries with an EU FTA can enter Turkey without duties imposed upon them if imported through Europe, though the reverse does not apply to Turkish products. When the Trans-Atlantic Trade and Investment Partnership between Brussels and Washington is finalised, Turkey fears it will lose further market share in the US while facing a surge of imports channelled through the EU.

According to Mehmet Büyükekşi, the head of the Turkish Exporters Assembly (TİM), the Customs union has long been in need of an overhaul, and the imbalance in the agreement favouring the EU should be redressed.

“The EU considers its own benefit alone when they sign FTAs with third-party countries, but then Turkey has no right to speak,” Büyükekşi told the local media on March 25. “While the countries that signed FTAs with the EU have the right to sell goods to Turkey under the same conditions, Turkey is required to seek FTAs with these countries, which is unfair. This situation negatively affects our export and foreign trade.”  

EU enthusiasm on the wane

Though Ankara may be keen to fine-tune the CUA, the Turkish population in general is less enthusiastic about joining the bloc, which would give Turkey automatic access to third-country markets. Support for EU membership has fallen from 70% in 2005 to its present level of 40%, while even fewer Turks believe they will ever be let into Europe, with faith in accession dipping to below 20% at times.

And, at least in some of the corridors of power on the continent, the feeling appears to be mutual. A number of EU member states – foremost of them Germany – have indicated they favour giving Turkey privileged partnership status with the EU, backing away from the bloc’s commitment to negotiating full membership with Ankara. The partnership arrangement, as proposed by Germany back in 2004 even before accession talks began, mainly proposes free trade of goods and services, a regime already in place through the CUA.

Ankara is mulling two paths, Zeybekçi said in early March. The government wants either to ensure that a parallel agreement is struck with third parties whenever the EU formulates a new FTA or be allowed to block free circulation rights within Turkey for third-party countries. Both options could help Turkish producers, though the first would open more trade opportunities rather than close doors. 

Türkiye AB ticaret anlaşmasının revize edilmesi için çabalıyor

Avrupa ile 18 yıl önce imzaladığı Gümrük Birliği’nin2014 ortasında yeniden düzenlenmesini sağlamayı hedefleyen Türkiye, başta AB ve üçüncü ülkeler arasındaki ticari sözleşmeler olmak üzere, anlaşmanın bazı şartlarından dolayı dezavantajlı durumda olduğunu belirtti.

Ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi, 23 Mart’ta düzenlenen bir ticari liderler toplantısında, yerel üreticiler ve ithalatçılar için daha iyi bir anlaşma arayışıyla, AB ile arasındaki Gümrük Birliği’ni müzakereye açmak için çaba harcayacaklarını belirtti.

“Haziran ayına kadar, hiçbir egemen bağımsız ülkenin kabul etmemesi gereken Gümrük Birliği Anlaşması’nı yeniden müzakereye açıyoruz” diyen Zeybekçi, sözlerine şöyle devam etti: “AB’ye üye 18 ülkenin ekonomi ve ticaret bakanı ve heyetiyle beraberdim. Bu kişilere Gümrük Birliği Anlaşması konusuna eğilmeleri için baskı uyguladım Üç defa bir araya geldik ve şimdi dördüncü kez bir araya geleceğiz.”

1996 yılında AB ile imzalanan birlik, AB bloğu ve Türkiye arasındaki gümrük tarifesi engellerini azaltarak, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına izin verdi. O dönemde bu bir üyelik göstergesi olarak yansıtılmış; ancak 2005 yılında katılım müzakerelerinin başlamasının önünü açan, Türkiye’nin resmi aday ülke olduğu 1999 yılına kadar üyelik gerçekleşmemişti.

Anlaşma, Ankara’nın ticari üssünü çeşitlendirmek için gösterdiği ortak çabaya rağmen, Türkiye’nin dış ticaretinin %40’ından fazlasını oluşturan AB ile bağları güçlendirmişti. Bileşenler arasından enerji ithalatı çıkarıldığında, Türkiye’nin ithalatının yaklaşık yarısını oluşturan AB, aynı zamanda bu ülkenin tek büyük ihracat pazarı konumundadır.  

Üçüncü ülke sözleşmelerinin maliyeti

Neredeyse geçen yirmi yılın ardından, şartlarda bazı düzenlemeler yapılmasını istediğini söylemesine rağmen, Ankara’nın anlaşma ile ilgili esas endişesi, AB ile arasındaki ticari şartlar değil. Anlaşmazlığın esası giderek, Türkiye’nin, üreticilerini dezavantajlı bir konuma soktuğunu ifade ettiği, blok tarafından etkilenen üçüncü ülke sözleşmeleri haline gelmekte. Brüksel ve Washington arasında imzalanmak üzere olan serbest ticaret anlaşması (STA), Türkiye’nin anlaşmanın yeniden düzenlenmesikonusundaki ilgisini arttırdı.

Mevcut Gümrük Birliği Anlaşması’nın şartlarına göre, AB Serbest Ticaret Anlaşması’nı imzalamış üçüncü ülkelerden gelen mallar, Avrupa üzerinden ithal edildikleri müddetçe gümrük vergisine tabi olmadan Türkiye’ye girebilirken, aksi Türkiye’de üretilen ürünler için geçerli değil. Türkiye, Brüksel ve Washington arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı sonuçlandığında, AB üzerinden yönlendirilen ithalat dalgalarıyla yüzleşirken, ABD’deki pazar payını kaybetmekten endişe duyuyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’ye göre, Gümrük Birliği’ninrevizyondan geçmesi uzun zamandır duyulan bir ihtiyaç ve anlaşmadaki AB’ye ayrıcalık tanıyan oransızlığın düzeltmesi gerekiyor.

25 Mart’ta yerel medyaya konuşan Büyükekşi, “AB bir üçüncü taraf ülkesiyle STA imzalarken, kendi yararlarını gözetiyor; ancak Türkiye’nin bu mekanizmada söz hakkı bulunmuyor” diyerek, sözlerine şöyle devam etti: “AB ile STA imzalayan ülke aynı koşullarla Türkiye’ye mal satabilirken, Türkiye bu ülkelerle ayrı bir STA imzalamak zorunda kalıyor ve bu durum haksızlığa yol açıyor. Bu durum ihracat ve dış ticaretimizi olumsuz etkiliyor.”  

Azalan AB isteği

Ankara, Gümrük Birliği Anlaşması’nda iyileştirme yapılması konusunda ilgili olsa da, Türkiye halkı genel olarak, Türkiye’ye üçüncü ülke pazarlarına otomatik erişim kazandıracak olan bloğa katılım konusunda o kadar da istekli değil. AB üyeliğini destekleyenlerin oranı 2005’te %70 iken, şu anki oranı olan %40’a düşmüş durumda ve Avrupa’ya girebileceklerine inanan Türklerin sayısı ise, katılımı olası görenlerin zaman zaman %20’ye düşen oranıyla bundan çok daha az.

Bunun dışında, en azından kıtadaki iktidar kulislerine bakıldığında, bunun ortak bir hissiyat olduğu görülmekte. Başta Almanya olmak üzere, birkaç AB üyesi devlet, Türkiye’ye AB ile imtiyazlı ortaklık statüsü vererek lehine hareket ettiklerini ifade ederek, bloğun Ankara ile tam üyelik müzakereleri konusundaki taahhüdünün gerisinde durmakta. Katılım görüşmeleri başlamadan önce, Almanya tarafından önerilen ortaklık anlaşması, esas, hâlihazırda Gümrük Birliği Anlaşması ile yürürlükte olan bir usul olarak mal ve hizmetlerin serbest ticaretini öngörüyor.

Mart ayının başlarında, Zeybekçi Ankara’nın iki çözüm yolunu değerlendirdiğini ifade etti. Hükümet, AB’nin imzaladığı her yeni STA ile paralel bir anlaşmanın kararlaştırılmasının sağlanmasını veya üçüncü taraf ülkeleri için Türkiye’deki serbest dolaşım haklarının engellemesine olanak tanınmasını istiyor. İlk seçenek kapıları kapatmak yerine daha fazla ticaret olanağının önünü açarken, her iki seçenek de Türk üreticilere yardımcı olabilir.

Follow Oxford Business Group on Facebook, Google+ and Twitter for all the latest Economic News Updates. Or register to receive updates via email.